SAVCILIKTA BÜYÜK ŞOK: 25 KİLO ALTIN ÇALINDI, ZANLI KATİP AİLESİYLE İNGİLTERE’YE KAÇTI

Büyükçekmece Adliyesi emanet bürosunda görevli katip E.T.’nin, kasalardan 25 kilogram altın ve 50 kilogram gümüşü çalarak ailesiyle birlikte İngiltere’ye kaçtığı ortaya çıktı. E.T. ve eşi hakkında yakalama kararı çıkarıldı; soygunun tekerlekli alışveriş arabasıyla gerçekleştirildiği belirlendi.
İstanbul Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesindeki emanet bürosunda Türkiye’nin en büyük adliye soygunlarından biri yaşandı. Büroda görevli adli emanet katibi E.T.’nin, kasalardan 25 kilo altın ve 50 kilo gümüş çalarak ailesiyle birlikte İngiltere’ye kaçtığı tespit edildi.
Savcılık, olay ortaya çıkar çıkmaz E.T. ve kasadan sorumlu K.D. hakkında yakalama kararı çıkardı. Yapılan incelemelerde, E.T.’nin 19 Kasım sabahı eşi ve çocuklarıyla birlikte Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Londra’ya uçtuğu ortaya çıktı. Olay, Türkiye yargı sisteminde bugüne kadar görülmüş en büyük emanet skandallarından biri olarak kayıtlara geçti.
Skandalın ortaya çıkış süreci
Emanet bürosunda yapılan rutin kontrol sırasında bazı kasaların kayıtlı değerli eşyalarla uyuşmadığı fark edildi. Sayımlar ilerledikçe kayıp miktarının devasa boyutlarda olduğu anlaşıldı. İlk değerlendirmeye göre çalınan altın ve gümüşlerin toplam değeri yüz milyonlarca TL’yi buluyor.
Şüpheli katibin İngiltere’ye kaçışı nasıl fark edildi?
Savcılık, ilk şüpheli olarak E.T.’yi belirleyip havaalanı ve sınır kayıtlarını inceledi. Yapılan taramada E.T.’nin eşi ve çocuklarıyla 19 Kasım’da İngiltere’ye uçtuğu tespit edildi. O tarihten itibaren telefonunun kapalı olması, kaçış şüphesini güçlendirdi.
“Rapor alacağım” bahanesiyle izini kaybettirdi
E.T.’nin olayı gerçekleştirdikten sonra işe gitmediği ve yakın çevresine “ailevi problemlerim var, rapor alacağım” dediği belirlendi. Bu durum, şüpheleri güçlendiren kritik detaylardan biri oldu.
Soygunun planlanma tarihi: 13 Kasım sabahı
Savcılığın değerlendirmesine göre soygun, 13 Kasım sabahı mesai başlamadan 07.40 sularında gerçekleştirildi. Adliyede giriş-çıkışların nispeten daha az olduğu bu saat özellikle seçilmişti.
Kasaların yedek anahtarla açıldığı öne sürüldü
İddialara göre E.T., kasalara erişim için normalde amirlerde bulunması gereken yedek anahtarı kullanarak değerli eşyaların bulunduğu bölüme giriş yaptı. Kasaların zorlanmadığı görülünce hırsızlığın içeriden yapıldığı kesinleşti.
Altın ve gümüşler nasıl taşındı?
En çarpıcı detaylardan biri de çalınan değerli metalleri binadan çıkarma şekli oldu. İddiaya göre E.T. altın ve gümüşleri, adliye koridorlarında sık kullanılan tekerlekli dosya-arabalarına yükledi ve kimseye fark ettirmeden dışarı çıkardı.
Güvenlik kamerası incelemelerinde ilk bulgular
Kamera kayıtlarında E.T.’nin adliyeye erken saatte giriş yaptığı doğrulandı ancak kayıtların bir kısmının kör noktada kalması nedeniyle çalıntı malzemeye ilişkin net görüntüler bulunamadı. Bu da planlamanın önceden yapıldığını düşündürüyor.
E.T.’nin eşi ve çocukları da kaçış planında
Kaçışın tek başına yapılmadığı, ailenin hep birlikte Londra’ya uçtuğu belirlendi. Savcılık, eşin suçun planlanmasında rol oynayıp oynamadığını araştırıyor.
Kaybolan 25 kg altın ve 50 kg gümüşün piyasa değeri
Profesyonellere göre altın ve gümüşün piyasa değerinin güncel hesaplamayla 100–150 milyon TL arasında olduğu tahmin ediliyor. Emanet bürosunda bu boyutta değerli metal bulunması da ayrı bir tartışma yarattı.
Atanan konkordato komiseri benzeri bir denetçi rolü: Emanet incelemesi başlatıldı
Savcılık, olay sonrası adliyede geniş çaplı bir iç denetim başlattı. Emanet kayıtlarının son yıllara dönük tamamı inceleniyor. Hem fiziki hem dijital kayıtlar uyuşmazlık ihtimaline karşı karşılaştırılıyor.
E.T.’nin olası yurt dışı faaliyetleri araştırılıyor
İngiltere’ye kaçan E.T.’nin çalıntı altın ve gümüşleri nasıl naklettiği ve ülkede bozdurup bozdurmadığı araştırılıyor. Interpol’e gerekli bildirim yapıldı; uluslararası yakalama emri çıkarılması değerlendiriliyor.
Adliyelerde emanet güvenliği yeniden gündemde
Olay, Türkiye’de adli emanetlerin nasıl saklandığı ve yetkilendirme süreçlerinin ne kadar güvenli olduğu sorularını yeniden gündeme getirdi. Müfettişler, diğer adliyelerde benzer zafiyetlerin bulunup bulunmadığını araştırmak üzere görevlendirildi.
Büyükçekmece’deki soygun, adliyelerdeki emanet süreçlerinin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Yetki devrinin yanlış yönetilmesi, kasalara tek başına erişim, kamera kör noktaları ve denetim eksiklikleri bu çapta bir vurgunu mümkün kıldı. E.T.’nin ailesiyle birlikte kaçması, olayın spontane değil, planlı bir operasyon olduğunu gösteriyor.
Emanet güvenliği yeniden yapılandırılmazsa benzer olayların yaşanabileceği uyarısı gündeme gelirken, yeni dönemde hem dijital hem fiziki izleme mekanizmalarının güçlendirilmesi bekleniyor. Türkiye’nin hukuk sistemi açısından ise olay, “iç güvenlik zafiyetlerinin” ne kadar büyük sonuçlar doğurabileceğinin çarpıcı bir örneği olarak kayıtlara geçti.