BAKAN ŞİMŞEK: 2026 YAPISAL REFORMLAR YILI OLACAK, ”EKONOMİDE DÖNÜŞÜM BAŞLIYOR”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Doha Forumu’nda yaptığı konuşmada Türkiye ekonomisinin son 2,5 yılda güçlü bir dengelenme süreci geçirdiğini belirterek, “Cari açık büyük ölçüde ortadan kalktı, rezervlerimiz 120 milyar dolar arttı. 2026 ise yapısal reformlar yılı olacak” dedi.
23’üncü Doha Forumu kapsamında “Şok Dalgaları ve Güvenlik Ağları: Kesinti Çağında Ticareti Yeniden Düşünmek” başlıklı panelde konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye ekonomisinde son dönemde atılan adımların sonuç verdiğini söyledi.
Şimşek, bütçe dengesinde disiplinin yeniden tesis edildiğini, bütçe açığının GSYH’nin yüzde 3’ü seviyesine çekildiğini aktardı. Borç stokunun milli gelire oranının da yüzde 24’e gerilediğini belirten Şimşek, makroekonomik göstergelerdeki iyileşmenin altını çizerek, “Cari açık büyük ölçüde ortadan kalktı. Son 2,5 yılda brüt rezervimiz 120 milyar dolar arttı, kur korumalı mevduat 140 milyar dolar azaldı” dedi.
Türkiye’nin uzun vadeli büyüme performansına değinen Şimşek, son 25 yılda ortalama yüzde 5,5 büyüyen ekonominin bugün yüzde 3–4 bandında “mütevazı fakat yönetilebilir bir seviyede” ilerlediğini ifade etti. İşsizliğin tek hanelere gerilediğini belirten Şimşek, en büyük sorunun hâlâ enflasyon olduğunu vurgulayarak, “Enflasyon yüzde 70’lerin ortasından yüzde 31’e indi; tek haneye de inecek” değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmasının devamında yapısal dönüşümün önemini vurgulayan Şimşek, Cumhurbaşkanı tarafından 2026’nın ‘Yapısal Reformlar Yılı’ ilan edildiğini hatırlatarak, “Bu konuda çok iyimserim” ifadelerini kullandı.
Mali Disiplinin Yeniden Tesisi: Bütçe Açığı %3 Seviyesine Nasıl Geriledi?
Bakan Şimşek’in açıkladığı üzere bütçe açığının GSYH’nin yüzde 3’üne gerilemesi, son iki yılda uygulanan sıkı maliye politikalarının etkisini gösteriyor. Deprem harcamalarının bütçeye getirdiği yük ve küresel belirsizliklere rağmen gerçekleşen bu daralma; harcama kontrolü, vergi tahsilatında artan etkinlik ve geçici gelir unsurlarının katkısıyla sağlandı. Orta Vadeli Program da harcamaların kompozisyonunun yeniden düzenlenmesini içeriyor; bu da 2025–2026 döneminde yapısal mali reformların derinleşeceğine işaret ediyor.
Kamu Borcunun GSYH’ye Oranı %24: Gelişmekte Olan Ülkelerin Altında Bir Seviye
Türkiye’nin kamu borç stokunun milli gelire oranının yüzde 24 seviyesine düşmesi, OECD ve G20 ülkeleriyle karşılaştırıldığında oldukça düşük bir borçluluk göstergesi oluşturuyor. Birçok gelişmekte olan ekonomide bu oran yüzde 60–90 bandında seyrederken Türkiye’nin düşük borç seviyesi, dış finansman maliyetlerini azaltabilecek bir güven unsuru yaratıyor. Şimşek’in bu veriyi öne çıkarması, uluslararası yatırımcıya yönelik bir “borç sürdürülebilirliği” mesajı niteliği taşıyor.
Cari Açığın “Büyük Ölçüde Ortadan Kalkması”: Enerji Fiyatları, Altın İthalatı ve İç Talep Dengesi
Cari dengedeki iyileşmenin ardında üç ana faktör bulunuyor: enerji fiyatlarının 2022 zirvelerine göre gerilemesi, altın ithalatının normalleşmesi ve sıkı para politikasının iç talebi belirgin biçimde kontrol altına alması. Ayrıca reel sektörün ihracat kapasitesindeki artış ve turizm gelirlerinin yüksek katkısı cari açığı aşağı çeken diğer unsurlar oldu. Bu tablo, dış finansman ihtiyacını azaltarak makro istikarara alan açıyor.
Rezervlerde 120 Milyar Dolar Artış: Swap Hariç Net Rezervlerdeki Normalleşme Süreci
Merkez Bankası rezervlerinin 2,5 yılda 120 milyar dolar artması, hem brüt rezervleri hem de swap hariç pozisyonu kapsayan bir normalleşmenin göstergesi. Bu yükseliş; KKM çözülmesi, ihracatçı döviz gelirlerinin sisteme girişi, sıkı para politikası, yabancı portföy yatırımlarının geri dönüşü ve eurobond ihraçlarındaki artışın etkisiyle sağlandı. Rezervlerdeki güçlenme, kur oynaklığının azalmasına ve Türkiye’nin risk priminin (CDS) gerilemesine katkı sundu.
Kur Korumalı Mevduatta 140 Milyar Dolarlık Çözülme: TL’ye Güvenin Yeniden İnşası
KKM’nin 140 milyar dolar azalması, Türk Lirası varlıkların yeniden cazip hale gelmesi ve politika faizinin enflasyonla uyumlu seviyelere çıkarılmasının etkisiyle gerçekleşti. Bu çözülme, bankacılık sisteminin döviz yükümlülüklerini azaltırken, para politikasının aktarım mekanizmasını güçlendirdi. 2025 boyunca KKM’nin tamamen tasfiye edilmesi, bankacılık sektörünün risk profilini daha da iyileştirecek bir aşama olarak değerlendiriliyor.
Ekonomik Büyümenin %3–4 Bandına Gerilemesi: Dengelenme Sürecinin Fiyatı mı, Sürdürülebilirliğin Zemini mi?
Türkiye, 2000 sonrası ortalama %5,5’lik yüksek büyüme trendine kıyasla bugün daha düşük, ancak “sürdürülebilir” olarak tanımlanan bir büyüme patikasında ilerliyor. Bu düşüşün temel nedeni, iç talebi baskılayan sıkı para politikası ve makro ihtiyati tedbirlerin devreye alınması. Buna karşın Şimşek, bu seviyelerin yönetilebilir olduğunu belirtti; çünkü hedef artık yüksek büyümeden çok enflasyonla mücadele ve makro istikrarı sağlamak.
İşsizlikte Tek Haneye Dönüş: Yatırım, Hizmet Sektörü ve İhracatın İstihdama Katkısı
İşsizlik oranının yeniden tek hanelere gerilemesi, hem hizmet sektöründeki dinamizmin hem de ihracat kapasitesinin istihdam yaratma gücünün arttığını gösteriyor. Ayrıca kamuda istihdam politikaları ve genç iş gücüne yönelik teşvikler de bu tabloyu destekledi. Ancak yapısal işsizlik hâlâ önemli bir sorun; Şimşek’in işaret ettiği 2026 yapısal reform ajandasında işgücü piyasası düzenlemelerinin önemli yer tutması bekleniyor.
Enflasyonda Sert Düşüş: %70’lerden %31’e Gerilemenin Arkasındaki Sıkı Para Politikası
Enflasyonun yarıdan fazla gerilemesi, Merkez Bankası’nın agresif faiz adımları, kredi büyümesine getirilen kısıtlar ve talep yönlü baskılamanın sonucunda gerçekleşti. Ayrıca kur istikrarı ve enerji fiyatlarındaki görece sakin görünüm de fiyat baskılarını azalttı. Bununla birlikte kalıcı tek haneli enflasyon için verimlilik artışı, üretim yapısının güçlenmesi ve orta vadeli reformların hayata geçirilmesi kritik önemde.
2026’nın “Yapısal Reformlar Yılı” Olması Ne Anlama Geliyor?
Şimşek’in vurguladığı reform paketi; vergi reformu, kamu maliyesi şeffaflığının artırılması, tarımda verimlilik dönüşümü, yatırım ortamının sadeleşmesi, dijital ekonomi ve yeşil dönüşüm başlıklarını içeriyor. 2026’da bu alanlara odaklanılması, makro istikrarın kalıcı hale getirilmesini ve büyümenin tekrar 5% seviyelerine taşınmasını amaçlıyor. Bu nedenle 2026 yılı, Türkiye ekonomisi açısından “yapısal sıçrama yılı” olarak kurgulanıyor.
Küresel Ticarette Dayanıklılık Stratejileri: Doha Paneli’nin Türkiye’ye Yansımaları
Dünya ticaretinin pandemi sonrası dönemde jeopolitik riskler, tedarik zinciri kırılmaları ve enerji şoklarıyla yeniden şekillendiği bir süreçte gerçekleştirilen panel, ülkelerin yeni “güvenlik ağı” politikalarını masaya yatırdı. Türkiye’nin bu çerçevedeki konumu; bölgesel bir üretim ve lojistik merkezi olma kapasitesi, güçlü müteşebbis yapısı ve coğrafi avantajlarıyla dikkat çekiyor. Yapısal reformlarla desteklendiğinde Türkiye, küresel ticaretin yeni mimarisinde daha güçlü bir rol oynayabilir.
Bakan Şimşek’in Doha Forumu’ndaki açıklamaları, Türkiye ekonomisinin özellikle dış denge ve rezervler tarafında önemli bir toparlanma sürecine girdiğini ortaya koyuyor. Cari açıktaki iyileşme ve rezerv artışı, dış kırılganlıkların azaltılması açısından güçlü mesajlar içeriyor.
Bununla birlikte enflasyon hâlâ ekonominin en kritik başlığı olarak öne çıkıyor. Para politikasındaki sıkı duruşun devamı ve yapısal reformların zamanında hayata geçirilmesi durumunda, 2026 yılı Türkiye ekonomisi için bir “dönüm noktası” olabilir.
Şimşek’in iyimserliği, hem uluslararası yatırımcılar hem de iç piyasa açısından güven artırıcı bir mesaj olarak değerlendiriliyor.