BAHÇELİ’nin “KÜRT ve ALEVİ YARDIMCI” SÖZÜ GÜNDEMDE

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, parti milletvekilleriyle yaptığı bir toplantıda “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun” dediği iddiası siyasetin gündemine oturdu. Partiden bu iddiaya yönelik herhangi bir açıklama gelmemesi, kulislerde farklı yorumlara neden oldu.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin aylar önce milletvekilleriyle gerçekleştirdiği bir toplantıda sarf ettiği öne sürülen sözler, siyaset kulislerini hareketlendirdi. İddialara göre Bahçeli, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi olsun” ifadelerini kullanarak dikkat çeken bir öneride bulundu. Bu cümle, Türkiye’nin siyasi dengelerinde hem toplumsal temsiliyeti hem de ittifak içi hassasiyetleri doğrudan etkileyebilecek bir nitelik taşıyor.
Bahçeli’nin bu sözleri partinin resmi söyleminden ve geçmişteki politik pozisyonlarından farklı bir yaklaşım gibi yorumlanırken, MHP’nin iddiaya dair herhangi bir yalanlama ya da doğrulama yayınlamaması, “sessiz onay” mı verildi sorularını gündeme taşıdı.
Kamuoyuna açık şekilde dile getirilmeyen bu öneri, bazı siyasi isimler tarafından açıkça eleştirilirken, bazı çevrelerde “Türkiye’nin çeşitliliğine dair bir açılım mesajı” olarak da değerlendirildi. Ancak partinin resmi tavrının netleşmemesi, yorumların çeşitliliğini artırıyor.
Siyasi Arka Plan ve Olası Yansımalar
MHP, yıllardır milli birlik ve üniter yapı vurgusu ile tanınan bir parti olarak, etnik veya mezhepsel kimlik temelli görev dağılımlarına mesafeli durmuştur. Bu nedenle Bahçeli’nin iddiaya konu sözlerinin, parti içinde de çeşitli tepkilere yol açmış olabileceği konuşuluyor.
Bu yaklaşımın, önümüzdeki dönem Cumhurbaşkanlığı sisteminde görev paylaşımı ya da ittifak dengeleri açısından nasıl yansımalar doğuracağı belirsizliğini korurken; partinin dışa dönük net bir açıklama yapmaması, “stratejik sessizlik” olarak yorumlanıyor.
Öte yandan, bu tür açıklamaların toplumun dezavantajlı kesimleri açısından temsiliyet mesajı olarak algılanması da mümkün. Ancak siyasi aktörlerin bu hassas zeminde yapacağı açıklamaların etkisi, yalnızca iç politikada değil, toplum psikolojisinde de yankı bulacaktır.
Bahçeli’nin önerisi olduğu iddia edilen bu yaklaşım, Türkiye siyasetinde bugüne kadar çok az dile getirilen bir temsil anlayışını gündeme taşıyor. MHP’nin resmi tavrı belirsizliğini korurken, siyasi tartışmaların odağındaki bu sözler önümüzdeki günlerde parti içi dengeleri ve Cumhur İttifakı ilişkilerini daha da hareketlendirebilir.