DEM PARTİ’den KRİTİK MESAJ : İMAMOĞLU İDDİANAMESİ HUKUK DEĞİL KURGUDUR

Süreç ortağından” çıkış: İBB iddianamesine sert tepki
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan 3.900 sayfalık iddianameyi ‘siyasi saiklerle yazılmış’, ‘nedensellikten uzak’, ‘labirent gibi’ sözleriyle eleştirdi. Bakırhan’ın çıkışı, seçim sürecinde Cumhur İttifakı’nı hedef alan yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan ve 2.352 yıla kadar hapis talep edilen iddianameyi sert ifadelerle eleştirdi. Bakırhan, iddianamenin “3.900 sayfa olmasına rağmen bir nedensellik kuramadığını”, “hukuki bir bağlam taşımadığını” ve “labirent gibi içinde kaybolunacak bir belge haline geldiğini” savundu.
Konuşmasında Türkiye’de yargı süreçlerinin siyasallaştığını öne süren Bakırhan, “Memleket böyle değişmiyor. Hakimler değişiyor, dosyalar değişiyor ama adalet gelmiyor. Suçlar icat ediliyor” ifadelerini kullandı. CHP içindeki güç mücadelesine ilişkin iddiaları da hatırlatarak, bir siyasetçinin partisinde güçlenmek istemesinin suç olamayacağını belirtti.
Bakırhan, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına uyulmadığını söyleyerek hukukun evrensel standartlardan uzaklaştığını da vurguladı.
İddianamenin hacmi tartışma konusu: 3.900 sayfalık dosya ne içeriyor?
DEM Parti kaynaklarına göre Bakırhan’ın da incelediğini söylediği iddianame, çok sayıda ek klasör, tanık beyanı ve teknik inceleme raporundan oluşuyor; ancak suç vasfı ile delil ilişkisi arasında ciddi kopukluklar olduğu savunuluyor.
Siyasi saik eleştirisi: “Bu metin hukuki değil, politik” mesajı
Bakırhan’ın konuşmasındaki temel vurgu, iddianamenin hukuki dayanak yerine siyasi motivasyonlarla oluşturulduğu ve seçim sürecinde yönlendirici etki yaratmak amacı taşıdığı yönünde.
“Nedensellik yok” çıkışı: Suçlamaların dayandırılma biçimi sorgulanıyor
İddianamede suçlama ile delil arasında doğrudan bağlantı kurulmadığı, maddelerin birbirini takip etmediği; olay örgüsünün tutarlılık taşımadığı iddia ediliyor.
“Labirent gibi” ifadesi: Yargı süreçlerine yönelik sistem eleştirisi
Bakırhan’ın iddianameyi “labirent” benzetmesiyle tanımlaması, uzun zamandır tartışılan karmaşık ve ağırlaştırılmış soruşturma yöntemlerine yönelik bir eleştiri olarak yorumlanıyor.
CHP içi güç mücadelesi iddiası: Bakırhan’dan destek niteliğinde çıkış
İddianamede geçen “CHP içinde güçlenme” iddiasına değinen Bakırhan, siyasette güç arayışının doğal olduğunu vurgulayarak İmamoğlu’na örtülü destek verdi.
Kapatma davası göndermesi: “Bu metinlerle parti kapatılırsa ülkeye faydası olmaz”
Bakırhan, iddianamenin bazı bölümlerinin kapatma davasına zemin oluşturabileceğine dikkat çekerek, Türkiye’nin bu süreçlerden fayda görmediğini ifade etti.
Yargı organlarının tutumu: AİHM ve AYM kararlarına uyulmaması eleştirildi
Bakırhan, yüksek yargının bağlayıcı kararlarına rağmen alt mahkemelerin direnç göstermesinin hukuk düzeni açısından ciddi bir sorun yarattığını dile getirdi.
Orta Doğu yorumu: “Her iki yakada da yaralar aynı yerden açılıyor”
Konuşmasına bölgesel gelişmeleri dahil eden Bakırhan, Türkiye’nin doğu ve batısındaki gerilimlerin ortak bir adalet krizinden beslendiğini savundu.
Cumhur İttifakı için siyasi sonuçlar: “Süreç ortağının” sert çıkışı dengeleri etkileyebilir
DEM Parti’nin eleştirilerinin, özellikle yargı süreçleri üzerinden şekillenen siyasi atmosferde Cumhur İttifakı’nı zorlayabileceği ve seçim denklemini etkileyebileceği değerlendiriliyor.
Bakırhan’ın açıklamaları, yalnızca İmamoğlu iddianamesine yönelik değil; Türkiye’deki yargı pratiğine dair geniş kapsamlı bir eleştiri niteliği taşıyor. “Süreç ortağı” olarak tarif edilen DEM Parti’nin bu sert çıkışının, hem iktidar–muhalefet ilişkilerini hem de seçim sürecindeki siyasi blokların dengesini etkileme potansiyeli yüksek.
İddianamenin hacmi ve yöntemine yönelik eleştiriler, yargının siyasetin merkezinde konumlandığı algısını güçlendirirken, AİHM ve AYM kararlarının uygulanmaması yönündeki vurgu hukuk devletine dair tartışmaları daha da derinleştiriyor. Bu çıkış, muhalefet içindeki dengeleri de tetikleyebilecek yeni bir polemik alanı yaratmış durumda.