“İSTANBUL SALLANDI, GÖZLER EGE’ye ÇEVRİLDİ ”ÜŞÜMEZSOY’dan KRİTİK UYARI”

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, İstanbul’daki 3.7 büyüklüğündeki depremin büyük bir kırılmanın habercisi olmadığını söyledi. Asıl riskin Ege Bölgesi’nde, Manisa’dan Denizli’ye uzanan hat üzerinde olduğunu vurguladı.
İstanbul’un kuzeyinde dün sabah meydana gelen 3.7 büyüklüğündeki deprem, kısa süreli paniğe neden olurken, akıllara olası “büyük Marmara depremi”ni getirdi.
Ancak yer bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, depremin konumu ve özelliklerine dikkat çekerek, Marmara için tehlike çanlarının çalmadığını, esas odaklanılması gereken bölgenin Ege olduğunu
söyledi.
DEPREMİN KONUMU: İSTANBUL’UN KUZEYİNDEKİ ZAYIF ZONA DİKKAT
Üşümezsoy, depremin Istranca Dağları’nın kuzeyinde, Bulgaristan sınırına yakın bir çukur alan olan Sredna Gora tektonik bölgesinde meydana geldiğini belirtti.
“Bu bölge, Marmara fay sisteminin dışında kalıyor. Karadeniz’e açılan küçük bir kırık zonu üzerinde, enerji boşalımı diyebileceğimiz bir sarsıntı yaşandı. O yüzden büyük bir deprem oluşturma potansiyeli yok.”
“BÜYÜK DEPREMİ TETİKLEYECEK BİR HAREKET DEĞİL”
Uzman, 3.7 büyüklüğündeki sarsıntının yüzeysel olmasına rağmen yıkıcı etkisinin sınırlı olduğunu belirtti:
“Bu tür küçük depremler, halk arasında endişe yaratsa da büyük fay hatlarını harekete geçirecek enerjiye sahip değildir. Marmara’da beklenen 7 ve üzeri deprem, tamamen farklı bir mekanizmanın sonucudur.”
İSTANBUL İÇİN PANİĞE GEREK YOK
Üşümezsoy, sosyal medyada paylaşılan “öncü deprem” yorumlarını da değerlendirdi:
“Bu deprem Marmara fayıyla bağlantılı değil. Halkımız küçük sarsıntıları büyük felaketlerle ilişkilendirmemeli. Şu anki hareket, İstanbul’un deprem riskini artıran bir gelişme değil.”
ASIL TEHLİKE BATIDA: MANİSA–DENİZLİ HATTI
Üşümezsoy’a göre Türkiye’nin en aktif fay hatları artık Ege Bölgesi’nde.
“Manisa’dan başlayıp Alaşehir, Buldan ve Denizli hattına kadar uzanan kuşak, bugün Türkiye’nin en hareketli bölgesidir. Burada hem kırılma potansiyeli yüksek, hem de deprem tekrarlama periyodu kısa. Bu, gelecekte büyük sarsıntılar yaşanabileceği anlamına geliyor.”
EGE’DE TEKTONİK HAREKETLİLİK NEDEN ARTTI?
Uzman, Ege’deki hareketliliğin nedenini de jeodinamik açıdan açıkladı:
“Ege, Afrika levhasının kuzeye doğru itmesiyle sürekli gerilme yaşayan bir bölge. Yani yer kabuğu burada sıkışmıyor, aksine açılıyor. Bu nedenle yüzeyde çok sayıda kırık oluşuyor. Her biri 5–6 büyüklüğünde deprem üretebilecek enerjiye sahip.”
SİMAV VE AKHİSAR ÖRNEĞİ
Üşümezsoy, geçmişte uyardığı Simav hattının son verilerle biraz rahatladığını da belirtti:
“Oradaki depremler daha çok jeotermal faaliyetlerle ilişkili. Sıcak suların hareketi, mikro kırılmalar yaratıyor. Akhisar’da yaşanan deprem fırtınaları gibi; çok sayıda küçük deprem, büyük bir deprem riskini azaltabilir.”
TARİHİN DERİNLİĞİNDEN GELEN DEPREM GERÇEĞİ
Ege’nin sismik tarihine de değinen Üşümezsoy, bölgedeki yıkıcı depremlerin antik çağ kayıtlarında da yer aldığını söyledi:
“Yuhanna İncil’inde bile bu bölgedeki yedi kutsal kilisenin depremle yıkıldığı yazılıdır. İ.S. 17 ve 60 yıllarındaki büyük sarsıntılar bölgenin binlerce yıldır aktif olduğunu gösteriyor.”
“BİLİMSEL VERİLER IŞIĞINDA HAREKET ETMELİYİZ”
Üşümezsoy, panik yerine bilimsel bilgilere dayalı bilinçlenme çağrısında bulundu:
“Türkiye’de depremi önlemek mümkün değil ama panik ve yanlış bilgiyle mücadele etmek elimizde. Fay hatlarını takip eden bilimsel kurumların uyarılarına kulak vermek, hayat kurtarır.”
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un açıklamaları, İstanbul’daki 3.7 büyüklüğündeki depremin büyük bir tehlikenin işareti olmadığını, Türkiye’nin asıl sismik baskı noktasının Ege’ye kaydığını ortaya koyuyor.
Jeodinamik veriler de bu görüşü destekliyor: Marmara’daki enerji birikimi son yıllarda nispeten sabit kalırken, Ege Bölgesi’nde gerilme hızla artıyor. Bu da olası büyük depremlerin, artık batı ekseninde yaşanabileceği ihtimalini güçlendiriyor.